pencere — is., Far. pencere Yapıları veya tren, vapur vb. ulaşım araçlarını aydınlatmak, havalandırmak amacıyla yapılan, çerçeve, cam, panjur, perde gibi eklentilerle daha kullanışlı bir duruma getirilen açıklık Bavulu açtım, kâğıdı parçaladım, pencereden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pencere eteği — is. Pencere ile döşeme arasındaki bölüm … Çağatay Osmanlı Sözlük
pencere kanadı — is. Sabit veya menteşe yardımıyla açılıp kapanan pencere elemanı … Çağatay Osmanlı Sözlük
pencere açmak — görüş açısı kazandırmak Bir insana bir şey öğrettiğiniz, ona yeni bir pencere açtığınız zamanki o parlayan bakışlar var ya, hocanın en büyük mükâfatı budur. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
çift pencere — is. Yalıtkanlığı artırmak amacıyla üst üste kapanan iki kanat biçiminde yapılmış pencere … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz pencere — is., mim. Çatı katlarında veya kapı üstlerinde yuvarlak veya oval biçimli, genellikle süslü küçük pencere … Çağatay Osmanlı Sözlük
sağır pencere — is. Ses geçirmez özellikte yalıtılmış ve yapılmış pencere … Çağatay Osmanlı Sözlük
kör pencere — duvar oymakla oluşan girinti … Beypazari ağzindan sözcükler
tüyenk — pencere … Çağatay Osmanlı Sözlük
KÜYY — Pencere … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
tüñlük — pencere, ocak, baca gibi evdekl delikler, I I, 18; II I, 120, 127, 383 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini